21 Şubat 2014 Cuma

Şeker Hamurlu Kurabiyeler

Geçen ay kızkardeşim doğum yaptı ve minik tatlı mı tatlı oğlu Ömer Faruk' a kavuştu. Doğumdan önce bizde yeğenimiz için bebek kurabiyelerinden yaptık.
Kız kardeşim sayesinde nasıl yapıldığını öğrendim ve Ali Kemal'in sürpriz gününde yapmaya karar verdi. Söylenildiği gibi şeker hamurlu kurabiyeler veya pastalar yapmak gerçekten sabır, istek ve herşeyden önemlisi sevgi isteyen bir uğraş. Her bir kurabiye için hamuru açıp baskı yapmak ve tekrar üzeri için teker teker şeker hamurun baskısını çıkarmak sabır, sevgi ve zaman işi. Ben Ali Kemal okuldayken ve Mehmet Emin uyuduğunda yaptım. Fakat şeker hamurun baskısına geldiğimde
Mehmet Emin uyandı ve her zamanki gibi ortalığı savaş meydanına dönüştütmeye hazırdı. Pişmiş kurabiyelerden aldı ısırdı, sonra yeni bir tane almak istedi. Hatta hepsinden bir ısırık almak istedi:) Yerler kırıntılarla doldu. Sonuç itibariyle sakin bir ortamda her bir kurabiyelerle teker teker ilgilenmek beni mutlu etti:)

İşte kurabiyelerden  bir kaç fotoğraflar.

11 Şubat 2014 Salı

Ali Kemal 3,5 yaşında



Ne çabuk büyüdün? Artık karşımda küçük bir adam duruyor ve konuşmalarımız çok daha keyifli bir hal almaya başladı..

Fakat paylaşma konusunda hala sıkıntılarımız var. Bazen bana kardeşin Mehmet Emin oyuncaklarınla oynamasın diye "Anne Mehmet Emin'i kucağına al ya da uyut" diyorsun. Mehmet Emin oyuncaklarını
almasın diye bazen çözümü kapıyı kapatıp onun içeri girmesini engellemekte buluyorsun.

Bu ay yarı yıl tatili oldu ve sen çok sıkıldın. Son günler artık "Anne okul var mı" diye sormaya başlamıştın.

Hala kepçe ve kazıcıları çok seviyorsun. Babandan seni yakınımızda bulunan bir inşaat alanına götürmesini ve bir kazıcının içini görmek istediğini söyledin. Oradaki bir çalışan sana düğme ve kolları göstermiş. Fakat sen çalıştırmasını istemişsin bunun tehlikeli olabileceğini söylemiş ve sen ağlaya ağlaya eve geldin.
Önce itfaiyeci olmak istediğini söylerdin. Daha sonra fikir değiştirip Exquatörleri kullanan operatör olmak istediğini söylüyorsun.

Bazen evde canın sıkılıp kapı komşumuzun kızının yanına gidip oynuyorsun. Bazen saat çok geç olduğu zamanlar izin vermiyorum ve "kardeşinle birlikte oynayabilirsin" dediğimde "Mehmet Emin daha bebek" diyorsun.

Okul tatilin artık biteceğini ve okuldaki hangi arkadaşını özlediğini sorduğumda Ebru'yu söyledin. Eee tabi özlersin. Ben kendi gözlerimle şahit oldum seni çikolata ve şekerle besliyor:)
Tam okullar başlayacakken çok ağır olmasa da ateşlenip öksürükle beraber hastalandın. İlk gün yine de okula gönderdim. Fakat öğretmenine şayet kendini daha kötü hissedip ateşin yükselirse beni aramasını istedim. Akşam üzeri yine ateşin yükseldi ve şurup sayesinde biraz rahatladın.

Artık okula her gün bir macerayla gitmeye alıştın. Hava iyi olduğunda bir kaç kere parka gidip kaydıraktan kaymak, bakkal amcamıza gidip sabah sabah sakız almak, kar yağdığında biraz karla oynamak gibi. Bugün daha farklı bir şey yaptık. Kedi ve köpek gördüğümüzde onlara vermek için evden biraz sucuk aldık. Kuşlar için ise biraz ekmek kırıntıları. Hepsini bir poşete koyup dışarı çıktık. Her sabah görmemize rağmen bugün nedense etrafta ne bir köpek ne de bir kedi vardı. Evin etrafında biraz dolaştık hatta parka bile göz attık. Sen artık mızmızlanmaya başlamıştın. Kedileri beslemeden önce servise binmek istememe olasılığı beni düşündürüyordu. Servis amca telefonu çaldırınca artık kapımızın önüne giderken tam o sırada bir kediye rastladık. Sağ olsun kedi benim içimi okudu herhalde. Neyse ki kediye sucuğumuzu verdik ve hostes ablanın elinden tutup okul yolunu tuttun.

Bu ay
...favori yemek: yoğurt eşliğinde soslu spaghetti, tonbalıklı pizza
...favori çerez: antep fıstığı

kilo: 15.8 kg   boy: 104 cm

9 Şubat 2014 Pazar

Volkan abiyle Çocuk şov progamı

Ali Kemal' le klasik bir tiyatroya gittiğimizi düşünürken kendimizi çok güzel bir çocuk şov programında bulduk. Bu programın içinde neler yoktu ki? Müzik, eğlence, kukla gösterisi ve hatta illüzyon gösterisi bile vardı. İçeriği dop dolu olan bu çocuk programını Ali Kemal çok sevdi ve hatta şaşkınlıkla izledi.



Programa önce Tolki Ve Minni' nin kısa bir tiyatro gösterisiyle başlanıp Volkan abi' nin sahneye gelmesiyle devam etti. Çocuk programları, Radyo ve TV programcısı olan Volkan Yürük programa kendisinin seslendirdiği "Yalancısın" şarkısını seslendirerek başladı. "Doğruluk esas olan, insanı insan yapan, etrafa sevgi saçan, doğruluk güzel olan, dürüstlük hep kazanan, asla söylemem yalan" diye bitirdi bu güzel mesajı içeren şarkıyı.



Programa daha sonra muhteşem bir illüzyon gösterisiyle devam edildi. Çocukları şaşırtan ve merak içinde bırakan gösterilerin içinde herhalde en ilginç olanı ise güvercinin çıkması oldu. Ali Kemal' e evde sorduğumda "Anne civ civ çıktı" dedi:). Gösteriler arasında tek bir mendilden birden havada uçuşan bir sürü küçük parçalar olması, içi alev alan fakat daha sonra su akmasıyla bizi şaşırtan demlik, jonglörlük gösterisi: önce iki, sırayla üç, dört ve hatta beş topu havaya atarak düşmeden tekrar tutulması ve hatta en çok hayretle izlediğimiz ise uçan sehpa gösterisiydi.



İllüzyonistin başarılı ve şaşırtıcı gösterisinden sonra Volkan abinin müthiş kukla tiyatrosunu izledik.




"Bütün kötülükleri çöpe atın, ateşle oynamayın, çok şeker yemeyin sakın, dişlerinize iyi bakın" dedikten sonra "Şekercan" kukla gösterisine başladıktan sonra bunun klasik bir kukla gösterisi olmayıp "vantrilok kuklası" denildiğini öğrendim. Vantrilok, "ağzını hiç kıpırdatmadan sanki başkası söylüyormuş gibi karnından konuşabilme yetisine sahip kişiye deniliyor. Volkan abinin "Şekercan"
kuklasına sorduğu sorulardan aldığı eğlenceli cevaplar çocukları oldukça güldürdü. Mesela Volkan abi: "Ali Babanın çiftliğinde neler var?" diye sorduğunda Şekercandan elektrikler kesik veya sular kesik cevabı çocukları güldürdü. Şekercanın tekrar geldiği kutuya girip ve ayrıldıktan sonra kukla gösterisi sonlanmış oldu.


Bu güzel sahne şovuna Volkan abinin "İnternet şarkısıyla" veda edildi. "TV, net, internet, ödevlerimde yardım et, her şeyin fazlası zarar, en iyisi yeteri kadar, teknolojinin esiri olma, bilgiden de geri kalma".

Tiyatro: Bir Kaplumbağa Hikayesi




Yarı yıl tatilinde Ali Kemal ile birlikte iki tiyatroya gittik. Tiyatro tek perde halinde ve sadece 45 dakika sürdüğü için 3 yaş ve üzeri çocuklar için sıkıcı olmuyor.

Hikayenin konusuna gelince:



Ormanda yaşayan iki yakın arkadaş olan kaplumbağa ile tavşan vardır. Günün birinde tavşanın canı sıkılır ve oynamak için arkadaşı kaplumbağayı çağırır. Ne oynayalım diye düşünürken satranç oynamaya karar verirler. Oyun esnasında kaplumbağa bir hamle yapmak için saatlerce hatta günlerce düşünür. Tavşanın buna canı sıkılır ve onu çok yavaş olmakla suçlar.


Oyunu nasıl olsa kazanacağını düşünen tavşan kendine çok güvenir ve kaplumbağayı ciddiye almaz. Kaplumbağa şah mat hamlesi yaparak oyunu kazanır. Bu duruma epeyi sinirlenen tavşan kaplumbağayı hile yapmakla suçlar. Kaplumbağa üzülüp tavşanın yanından uzaklaşır.



Daha sonra tavşan sıkılıp oynamak için yeni bir arkadaş arar. Bu sefer ayı arkadaşına seslenir. Ayı gelir ve tavşan birlikte sek sek oynamak ister. Ayı sek sek yerine tek tek der ve taşı bir türlü düzgün atmayı beceremez. Bunun üzerine tavşan ayı arkadaşıyla da alay etmeye başlar. Ayı da bu duruma çok üzülür.  Kaplumbağa arkadaş gelir ve yaptığının doğru bir şey olmadığını söyler. Bunun üzerine tavşan onları aldırmayıp elinde bulunan abur cuburları da yiyip yanlarından ayrılır.


Ayı ve kaplumbağa önce körebe sonra saklambaç oynamaya başlarlar. Ayı ormanda bulunan küçük mantarın yanına saklanır ve kaplumbağa onu aramaya başlar. Ayı kaplumbağadan önce koşar ve sobe der. Bunun üzerine tavşan yine ortaya çıkar ve ayının iri yapısıyla alay edip onun mantarın arkasına değil de mantar ayının arkasına saklandığını gülerek anlatır. Bu durum ayının duygularını incitir ve ayı ağlamaya başlar.

Daha sonra kaplumbağa ve ayı, tavşanı kendileriyle birlikte oyun oynamaya ikna etmek için bir plan yapmışlardır. Hep birlikte yarış yapmaya karar verirler. Ayı kaplumbağayı yarışa hazırlar ve antiremanlar bittikten sonra tavşan ve kaplumbağa yarışa başlarlar. Her zamanki gibi tavşan kendine çok güvenir ve kaplumbağa onun hızına asla yetişemeyeceğini düşünür. Yarış süresince tavşan yarışmayı ciddiye almaz orada burada uyuklamaya başlar. Ayı bunun nedenini sorduğunda nasıl olsa kendisinin kazanacağını söyler. Fakat kaplumbağa yarışa devam eder, yürür yürür... Ve sonunda bitiş çizgisine gelip yarışı kazanır.


Tavşan artık yanlış bir tutumda olduğunu anlar ve yarışı ve en önemlisi de arkadaşlarını kaybettiğini anlar. Bunun üzerine kaplumbağa ve ayı onu arkadaş olarak kabul ettiklerini ve yanlışını anladığı için onu affettiklerini söylerler. Üç hayvan arkadaşlar mutlu bir şekilde sahneye veda etmeden önce tavşan çocuklara arkadaşlarına iyi davranmalarını ve abur cubur yememelerini tavsiye eder.

Hazır tiyatrodan bahsetmişken aklıma Ali Kemal'in ilk tiyatro ziyareti aklıma geldi. Ali Kemal 27 aylık idi. Gittiğimiz tiyatro bir çocuk müzikali olduğu için, yani bol şarkı, eğlence ve bildiği kahramanlar olduğu için, Ali Kemal çok sevmişti. Tiyatronun adı "Anadolu Çocuk Müzikali" ve yanılmıyorsam Türkiye'de bir ilkti.

 



 


 

4 Şubat 2014 Salı

Sarı Volkswagen


Yine bir araba maceramız daha. Yatak odası penceremizin karşısında bir inşaat çalışması var. Ali Kemal inşaat arabalarını sevdiği için ara ara pencereden çalışmayı izlemek için dışarı bakar. Bir gün inşaatın bulunduğu alanın karşı tarafına sarı bir volkswagen park etmiş.



O arabayı görünce bir tane oyuncak olanından istedi. Hemen de isteklerini sıraladı: Sarı olsun, kapıları açılsın ve dışardaki gibi kaplumbağa olsun. Allahtan çok aramadık. Gezmek için gittiğimiz AVM de bulamadık fakat bildiğimiz kendi oyuncakçımız  da bulduk. Bulmasaydık halimiz ne olurdu bilmem. Evde oynarken babasına arabayı aldığı için sürekli teşekkür etmesi ayrıca hoşuma gitti.

 


 

Kreşte ilk gösteri - ilk karne


Bu aralar yazılarım daha çok kreşle ilgili oluyor. Fakat o kadar güzel ilkler yaşıyoruz ki. Bunlardan biri de ilk yarı yıl karnemiz. Sadece bununla kalmayıp benim için daha heyecanlı olan ilk gösterisini izledik oğlumun. O kadar güzel bir akşamdı ki bizim için. Gösteri akşam olacağı için o gün Ali Kemal' i öğleden sonra okula teslim ettim.  Öğretmenimiz haklı olarak çocukların eve dinlenmelerini tavsiye etti.



Gösterimiz öncelikle bütün çocuklar sahneye alınmasıyla başladı. Özellikle Ali Kemal'in de bulunduğu küçük yaş çocuklarımızın sahneye getirildiği zaman şaşkın bakışları  hala gözlerimin önünden gitmiyor. Her birinin gözleri teker teker anne ve babalarını aradı. Ali Kemal'in gözleri bizi aradı aradı aradı. Onca el sallamalarımız sonucunda  nihayet bizi gördü ve sevinci bir kat daha arttı. Gösteri ilk önce bütün çocukların koro halinde şarkı söylemeleriyle başladı. Sonra teker teker sınıflar kendi gösterilerini yaptılar.




Oğlumun ikinci gösterisi " Open Shut Them" ingilizce şarkısının hareketleriyle eşlik etmek oldu.
 Open shut them, open shut them. [Burada ellerini açık kapattılar.]
 Give a little clap, clap, clap. [Burada alkışladılar.]
 Open shut them, open shut them.
 Put them in your lap, lap, lap. [Burada ayaklarını yere vurdular.]
Big and small.
 Big and small. Big and small. [Kollarını uzattılar ve sonra kapattılar.]
 Big, big, big, big, small, small, small.
 Big and small. Big and small.
 Big, big, big, big, small, small, small.
Please. No, thank you.
 Please. No, thank you. Please. No, thank you.[Bir şeyler sormak veya rica etmek ister gibi ellerini çenelerin altına koyduktan sonra, "Hayır, teşekkür ederim " söyler gibi başlarını sallayıp ellerini yüzlerin önünde dalgalandırdılar]
 Please, please, please, please. No thank you.
 Please. No, thank you. Please. No, thank you.
 Please, please, please, please. No thank you.
Fast and slow.
 Fast and slow. Fast and slow. [Ayaklarıyla hızlı koşar gibi yaptılar sonra yavaşladılar.]
 Fast, fast, fast, fast, slow, slow, slow.
 Fast and slow. Fast and slow.
 Fast, fast, fast, fast, slow, slow, slow.
Loud and quiet.
 Loud and quiet. Loud and quiet. [Ellerini ağızlarına götürüp bağırdılar ve sonra sessiz olmak için "ŞŞŞ" dediler]
 Loud, loud, loud, loud. Shh... Quiet.
 Loud and quiet. Loud and quiet.
 Loud, loud, loud, loud. Shh... Quiet.
Peek-a-boo.
 Peek-a-boo. Peek-a-boo. [Elleriyle yüzlerini kapattıktan sonra tekrar açıp "Ce!" dediler]
 Peek-a, peek-a, peek-a-boo!
 Peek-a-boo. Peek-a-boo.
 Peek-a, peek-a, peek-a-boo!



Son gösteride "Bizim yuvamız kırmızı bir elma" şarkısı eşliğinde elma kurdu ordular. Her bir miniğimizin önünde bulunan yastıktan elmanın etrafında dairesel hareket ederek şarkıyı el ve mimikleriyle canlandırmaya çalıştılar.
" Bizim evimiz kırmızı bir elma, taze sulu mis kokulu sımsıcak bir yuva, horlaya horlaya uyuruz, esneye esneye kalkarız, kıvrıla kıvrıla gezeriz, elmanın etrafında döneriz"
diye bitirdiler o güzel gösterilerini. Her biri o kadar güzel eşlik etti ki şahsen ben hayranlıkla izledim onları. Bizim grup en küçük yaş olmalarına rağmen bence çok güzel performans sergilediler. Ben çocukların kalabalığı görüp heyecanlanarak sahneye çıkmaktan çekineceklerini düşünürken beni ne kadar şaşırttılar. Hepsi ne kadar meraklı ve istekliydi ki bizleri kendilerine hayran bıraktılar.



Son olarak sahneden öğretmenizin elinden karnemizi alıp sahneye veda ettiler. Sevgi dersi karnemiz, ingilizce dersi karnemiz ve genel karnemiz başarılı olup Ali Kemal'e  ve diğer çocuklarımıza 2. dönem için bol şans ve başarılar diliyorum.
Hepiniz müthiştiniz çocuklar. Aferin size.

Kreşte ilk sergimiz


Bu postu ne zamandır hazırlamayı düşünüyordum. Fakat bir türlü vakit bulamadım. Geçenlerde Ali Kemal' in okulu "değerlerimiz" üzerine çok güzel bir sergi düzenledi. Sergiye özellikle Ali Kemal' le beraber gitmek istediğim için ziyaretimizi hafta sonuna erteledim. Hafta sonu serginin erken kapanacağını bilmediğim için saat konusuna fazla sorun etmemiştim. Fakat oraya ulaştığımızda görevliler kapıların kapandığı söylediler. Erken kapanacağına dair bir bilgimin olmadığını ve 2 çocukla oraya ulaşımım oldukça yorucu olduğunu belirttikten sonra sağ olsun görevliler kısa bir süreliğine serginin kapısı açtılar bize.
Okulumuz yine çok güzel bir çalışma yapmış. Her bir sınıfımız bir değerimizi üstlenip o konu hakkında bir çalışma yapmış. Sıra sıra değerlerimizden başlamak istiyorum.


Merhamet: Ahlakın temeli merhamettir (Schopenhauer)
Engelli arkadaşlarımıza, hayvanlara merhamet gösterip daha duyarlı olmamın önemini vurgulamış miniklerimiz.
Sorumluluk: İnsan sadece sorumluluğu üstlenerek zihnini sağlam ve dengeli bir şekilde geliştirebilir (John Dewey) .
Bu çalışmada çocuklarımızın minik elleri temiz ve mutlu bir dünya için sorumlulukla el ele demiş.


Arkadaşlık-Dostluk: Arkadaş, insanın kendisine verdiği hediyedir (Stevenson)
Çocuklar arkadaşlığın önemini yaptıkları kalplerini birleştirip arkadaşlık kalplerini oluşturarak ifade etmişler.
Doğruluk: Cümleler doğrudur sen doğru isen, doğruluk bulunmaz sen eğri isen ( Yunus Emre)
Miniklerimiz panolarını pırıl pırıl açan güneşlerle doldurup doğruluk hakkındaki düşüncelerini paylaşmışlar. Kimi doğruluk iyi insan olmak demiş, kimi yalan söylememek, kimi
aklını güzel kullanmak demiş.


Sevgi: Sevgiden, tortulu bulanık sular arı- duru bir hale gelir (Mevlana)
Bu panomuz ise rengarenk çiçeklerle donanmış. Ne de olsa sevginin var olduğu bir yerde umut, heyecan, mutluluk daimdir. Kimi "annelere çiçek vermek demiş, kimi penguenleri sevmek demiş,
kimi okulu sevmek demiş."
Paylaşma: Paylaşılan sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı da yarıya iner. (Alman Atasözü)
Bilgimizi, sevgimizi, yiyeceklerimizi ve dünyamızı paylaşalım demişler.


Yardımlaşma: Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez (Mevlana)
Bu değerimiz çocuklarımıza  farklı sorular sorulup bir yardımlaşma yoluna dönüştürülmüş. Çocuklarımıza sorulmuş: Yardıma muhtaç çocuklara nasıl yardımda bulunabiliriz? Kimi
ev getirirdim, kimi kalem ve kitap alırdım (Ali Kemal'in cevabı ), kimi de yemek yapardım demiş. Başka bir soru: Sokakta yaşayan hayvanlara nasıl yardım edebiliriz? Kimi
rüzgardan hasta olurlar, battaniye sermeliyiz üzerlerine demiş, kimi onlara ev yapabiliriz, kimi ise köpeklere kemik, kedilere ise süt veririm demiş.
Yine bir soru: İlim öğrenen insanlara nasıl yardım edebiliriz: Kimi sonbaharın nasıl olduğunu bilmezse öğretirim demiş, kimi elinden tutarız demiş,
kimi sayıları öğretmemiz lazım demiş.
Başka bir soru: Komşularımıza nasıl yadım edebiliriz? Kimi yemek, fındık ve ceviz, kimi kek kimi de şeker veririz demiş.
Ne kadar güzel cevaplar değil mi? Sanırım bu bölüme torpil geçtim. Eh, o kadar olsun artık.



Saygı: Ey Oğul! Ananı say, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir (Şeyh Edebali)
Çocuklarımız büyüklerimize, ailemize, hayvanlara saygılı olmanın önemini ifade etmişler.
Adalet: Adalet evrenin ruhudur (Ömer Hayyam)
Siyah yada beyaz, zengin yada yoksul, savaşları hiç bilmeden barış içinde, özgürce oyun oynamaya ve hayal kurmaya, adil bir şekilde davranılmaya HAKKIM var
sözleri ne kadar da isabetli olmuş.
Bunlar miniklerimizin yani küçük yaş öğrencilerimizin çalışmalarıydı.
Sergide daha neler vardı neler...
Büyük yaş çocuklarımızın atölye çalışmaları


... tekneler...



...semazenler...



...şirin mi şirin kelebekler...



Ellerinize, yüreğinize, zihninize sağlık çocuklar! Öğretmenlerimizin de emeklerine sağlık. Mutlu bir şekilde sergimizden ayrıldık. Dönüş yolunda Ali Kemal karnının acıktığını söyleyince bir kase çorba içip evimizin yolunu tuttuk.